Deliliğe Övgü
Erasmus – Deliliğe Övgü
Bu kitabı önermemin nedeni yalnızca bir edebiyat klasiği olması değil; aynı zamanda insan doğasına ve toplumsal yapıya getirdiği keskin eleştirilerle aradan geçen beş yüzyıla rağmen hala güncelliğini korumasıdır. Erasmus, “deliliğin ağzından” konuşturarak, aklın sınırlarının ötesinde kalan taraflarımızı görünür kılar. Bu yöntem, okura hem gülümseyerek hem de hafif bir rahatsızlık hissiyle kendisiyle yüzleşme imkanı sunar.
Kitabın en çarpıcı özelliği, eleştirilerini doğrudan değil, ironinin kalkanı üzerinden yapmasıdır. Erasmus, dönemin en güçlü kurumlarına (kiliseye, akademiye, hatta siyasete) oklarını yöneltirken aslında onları doğrudan yıkmaya çalışmaz; aksine alay yoluyla, kendi çelişkilerini açığa çıkarır. Böylece metin, yalnızca bir hiciv değil, aynı zamanda düşünmenin alternatif bir biçimidir: Ciddi meseleleri mizahın merceğinden gösterir.
Bu bakış, insanlık için önemli bir ders içerir. Çünkü çoğu zaman “aklı başında” olmak, aslında toplumsal bir yanılsamadır. Normal sandığımız şeylerin büyük bir kısmı, ikiyüzlülük, çıkar ya da korkunun maskesiyle sürdürülür. Erasmus’un deliliğe övgüsü, tam da bu maskeleri düşürmeye davettir. Örneğin, dönemin teolojik tartışmalarında görülen gösteriş merakı ya da akademik dünyadaki kibirli rekabet, onun ironisinin hedefi olur. Fakat metnin gücü, yalnızca Rönesans Avrupası’na değil, bugüne de ışık tutmasından gelir: Günümüzde de sosyal medyadaki “bilgi gösterişi” ya da bürokrasinin akıl dışı işleyişi, Erasmus’un sözlerini neredeyse bire bir doğrular.
Kendi okuma deneyimimde Deliliğe Övgü, bana şu içgörüyü hatırlatıyor: Delilik ile akıl sağlığı arasındaki çizgi sandığımız kadar keskin değildir. Bazen “deli” olan, gerçeği en net gören kişidir; “akıllı” olan ise yalnızca oyunun kurallarına uyan bir oyuncu. Bu ikiliğin farkına varmak, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde özgürleştirici bir adımdır.
Sonuç olarak Deliliğe Övgü, yalnızca edebiyat tarihinin değil, düşünce tarihinin de mihenk taşlarından biridir. Gülümsetirken düşündüren, düşündürürken rahatsız eden, rahatsız ederken de özgürleştiren bir eser… Bu yüzden hem kendini hem de yaşadığı toplumu daha çıplak bir gözle görmek isteyen herkese tavsiye ediyorum.