The Way of Zen

Alan Watts – The Way of Zen

Watts’ın bu kitabı, Zen’in tarihini, felsefesini ve pratiğini Batı’ya en açık şekilde tanıtan eserlerden biri. Okurken fark ediyorsunuz ki Zen, bir doktrin ya da inanç sistemi değil; daha çok bir “bakış açısı”. Watts, Taoizm ve Mahayana Budizmi’nin Zen’e nasıl kaynaklık ettiğini anlatarak başlıyor, sonra Zen’in Çin’deki (Chan) ve Japonya’daki (Rinzai, Soto) gelişimlerini aktarıyor. Bu tarihsel kısım kuru bir bilgi gibi değil; Zen’in neden bu kadar “şimdi ve burada”ya odaklandığını anlamak için temel oluyor.

Kitabın en güçlü tarafı, zihni “fazla düşünmekten” kurtarma vurgusu. Zen, dünyayı kategorilere ayırmadan, etiketlemeden deneyimlemeyi öneriyor. Watts bunu gündelik örneklerle açıyor: Bir çiçeğe baktığımızda onu “güzel” ya da “çirkin” diye etiketlemek yerine, sadece varlığını deneyimlemek. Bu, psikoloji açısından da önemli; çünkü sürekli yargılayan zihin aslında kaygıyı besliyor. Zen’in önerdiği ise kaygıyı azaltan bir farkındalık hali.

Watts’ın dilinde hoşuma giden şey, Zen’i mistik bir sır gibi göstermemesi. Tam tersine, “Zen aslında olağan olanı olağanüstü şekilde yaşamaktır” diyor. Günlük hayatın sıradan anlarını, bir fincan çayı yudumlamayı ya da yürürken adımların farkına varmayı Zen’in özüyle ilişkilendiriyor. Bu yaklaşım, mindfulness pratiklerine de çok yakın duruyor ve Batılı okuyucular için anlaşılır bir köprü kuruyor.

The Way of Zen, hayatı daha az kontrol etmeye, daha çok akışın içinde kalmaya davet ediyor. Bizim “her şeyi planlama” ve “sürekli sonuç odaklı yaşama” alışkanlığımızı sarsıyor. Bu kitabı öneriyorum çünkü okurken insanın zihnini hafifleten, gündelik hayatı başka bir gözle görmesini sağlayan bir tarafı var. Sadece Zen’i öğrenmek için değil, kendi hayatına biraz daha dinginlik katmak isteyen herkes için değerli bir kitap.

Önceki
Önceki

Siddhartha

Sonraki
Sonraki

Gen Bencildir