Sevme Sanatı
Erich Fromm – Sevme Sanatı
Sevgi üzerine en büyük yanılgımız, onu bir duygu patlaması, bir rastlantı ya da bizi kendiliğinden dönüştürecek sihirli bir güç sanmamızdır. Oysa Fromm, bu kitabında sevginin pasif bir his değil, bir sanat olduğunu hatırlatır. Tıpkı bir müzik aleti çalmak, resim yapmak ya da bir zanaatı icra etmek gibi: bilgi, disiplin, sabır ve sürekli pratik gerektirir.
Fromm’a göre modern insan, tüketim kültürünün etkisiyle sevgiyi bile bir “nesne”ye dönüştürmüştür. Sevilecek “doğru kişiyi” bulmaya çalışır, ama “nasıl daha iyi severim?” sorusunu nadiren sorar. Bu nedenle ilişkilerde sık sık hayal kırıklığı, yüzeysellik ve yalnızlık yaşanır.
Sevginin özü ise dört temel unsurda yatar: bilgi, özen, sorumluluk ve saygı. Bilgi, sevdiğimiz insanı gerçekten tanıma çabasıdır. Özen, onun ihtiyaçlarına duyarlı olmaktır. Sorumluluk, yalnızca kendimize değil, karşımızdakine karşı da etik bir yükümlülük taşımaktır. Ve saygı, karşımızdakini kendi özgün varlığıyla kabul etmektir. Bu unsurlar olmadan sevgi, kolayca bağımlılık, sahiplenme ya da bencillik kılığına bürünebilir.
Kitapta asıl sarsıcı olan, Fromm’un sevgiyi bireysel bir mesele olarak değil, toplumsal bir mesele olarak da ele almasıdır. Kapitalist toplumun hız, rekabet ve tüketim merkezli yapısı, sevgiyi yüzeysel bir değiş-tokuş haline getirir. Oysa gerçek sevgi, başkasını yalnızca “kullanılacak” ya da “tüketilecek” bir nesne olarak değil, kendi başına değerli bir varlık olarak görmeyi gerektirir.
Sevme Sanatı bu yüzden sıradan bir “ilişki rehberi” değildir. Aslında derin bir varoluş sorgulamasıdır: İnsan olmanın en temel becerisi nedir? Fromm’un cevabı açıktır: sevmek. Ve bu, romantik ilişkilerle sınırlı değildir. Kendimizi sevmek, insanlığı sevmek, doğayı sevmek… Tüm bu boyutlarda sevgi, insanın özgürleşmesinin ve bütünleşmesinin en güçlü yoludur.
Bugünün hızla tüketilen ilişkiler çağında, Sevme Sanatı bize unutulmuş bir gerçeği hatırlatıyor: Sevmek, rastlantısal bir duygu değil, ömür boyu öğrenilen bir sanattır. Ve bu sanat, belki de insanın sahip olabileceği en radikal ve en dönüştürücü güçtür.