Doğru Akıl
Jonathan Haidt – Doğru Akıl: Neden İyi İnsanlar Siyaset ve Din Yüzünden Bölünür?
Bu kitabı önermemin temel nedeni şu: Haidt, siyasal ve dinsel ayrışmayı “kötü niyet”le değil, farklı ahlaki içgüdülerle açıklıyor. Bulguları üç ana hatta toplanıyor.
1) Aklın sırası duygudan sonra gelir.
Haidt, zihni “fil ve sürücüsü” metaforuyla anlatır. Fil hızlı, sezgisel, duygusal sistemdir; sürücü ise yavaş, gerekçelendiren akıldır. Çoğu yargıyı fil verir, sürücü ise sonradan makul nedenler üretir. Yani insanların “neden böyle düşündüğünü” anlamak için önce hislerini ve aidiyetlerini görmek gerekir.
2) Ahlaki temeller farklıdır.
İnsanlar altı temel üzerine farklı ağırlıklarla ahlak kurar:
Özen ve zarar vermeme
Adalet ve karşılıklılık
Sadakat ve aidiyet
Otoriteye saygı
Saflık ve kutsallık
Özgürlük ve baskıya direnç
Bazı çevreler (toplum, kültür, din, siyasi oluşum vb.) ilk ikisine daha çok vurgu yaparken, diğerleri sadakat, otorite ve saflık boyutlarını da “ahlaki”nin içine güçlü biçimde katar. Aynı olaya dair zıt tepkiler çoğu zaman bu öncelik farkından doğar.
3) Gerçekten sosyal hayvanlarız.
Haidt “grupçul” doğamızı vurgular. Kimlik, yalnızca bireysel bir hikaye değildir; bayraklar, ritüeller, ortak semboller üzerinden “biz” duygusu kurarız. Grup kimliği aktive olduğunda, kanıt yerine tarafı koruma eğilimi artar. Bu, “akıllı insanların bile” karşı delilleri görmezden gelmesini açıklar.
Bu çerçevenin değeri, yalnızca teşhiste değil, pratikte de belirginleşir. İşte gündelik hayatta da işe yarayan birkaç küçük uygulama:
Çerçeveyi değiştir: Karşındaki kişi için hangi ahlaki temel daha belirleyici? Mesajı bu temele yasla. Örneğin yalnızca “adalet” diliyle değil, gerektiğinde “aidiyet” ya da “özgürlük” temelleriyle konuş.
Önce yankı sonra itiraz: İtiraza başlamadan önce karşı tarafın endişesini kendi kelimelerinle doğru yansıt. “Beni yanlış anlamıyorsun (Ne dediğimi gerçekten duyuyorsun)” duygusu oluşmadan gerekçe işe yaramaz.
Çifte sorgu: “Bu yargım hangi kanıta dayanıyor”un yanına “Bu kanıta bağlanmamın duygusal nedeni ne” sorusunu ekle. Biri veriye, diğeri filin motivasyonuna bakar.
Çelik adam yaklaşımı: Karşı argümanı en makul haliyle kurup sonra değerlendirmek, savunmayı düşürür ve gerçek ortak zemini görünür kılar (Saman adam-Strawman argümanının tam tersi).
Eleştirel bir not da ekleyelim. Haidt’in modeli ahlaki farklılıkları iyi açıklar ancak yapısal eşitsizliklerin, medya ekonomisinin ve yanlış bilginin payını olduğundan az gösterdiği eleştirileri de vardır. Yine de pratik katkı açık: Tartışmayı “iyi–kötü” düzleminden “hangi ahlaki temeller çarpışıyor” düzlemine taşımak, hem ilişkiyi hem düşünmeyi yumuşatır.
Bu kitabı neden öneriyorum? Çünkü güncel kutuplaşma ortamında “haklı çıkmak” refleksinin ötesine geçmek için sağlam bir psikolojik araç takımı sunuyor. Okur, kendi ahlaki pusulasını daha bilinçli kullanmayı, başkasınınkini de küçümsemeden anlamayı öğreniyor. Sonuçta amaç, herkesin fikrini değiştirmek değil; birlikte yaşayacak cümleler kurabilmek. Haidt’in önerdiği mercek bu cümleleri kurmayı mümkün kılıyor.